Açe. Endonezya’nın en batısındaki son eyalet. Banda Açe ise Açe’nin başşehri. Bir liman şehri. Isminde Farsça etkisi var. “Açe Limanı”. Eskiden Acem tacirler ve Kürt nakşibendilerce bu ismin verildiği tahmin ediliyor. İran’da da benzer isme sahip bir şehir var; Bandar Abbas.

Açe Uzak Asya’da şeriatla yönetilen değişik bir yer. Şeriat kısmına birazdan değineceğim. 2004 yılında dünya tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Büyük deprem ve Tsunami. 160.000 can. Neredeyse Marmara depreminde ölenlerin 10 misli. Tsunamiden sonra Türkiye’de Açe’ye ilgi arttı. Sonrasında Osmanlı – Açe ilişkileri hatırlandı. Şu an bu yazıyı Açe’de yazıyorum. Önümde sütlü çay. Medan’a gitmek için beklerken iki gündür burada ne yapıyorum diye not alayım istiyorum.

1. Gün

Otobüsle vardım. Önce Kuala Lumpur’dan Sumatra’nın Medan şehrine uçakla, oradan da otobüsle Banda Açe’ye geçtim. Bir gece yolculuğuydu. 13 saat sürdü. (Buradaki rota gibi). İndiğim yere yakın bir yerde kahvemi içerken beni ağırlayacak Açeli aile geldi. Arabalarıyla aldılar. Ilk olarak Lampuuk plajına gittik. 15-20 dakika sürdü. Kahvaltılık almışlardı. Kahvaltı yapacaktık orada.

Nanda, Lora ve Akram. Üç kardeş. Nanda en büyükleri. Diş hekimi. 24 yaşında bir kız. Şeriat sistemi denince batılılar ürküyor. Kadınların geri plana atıldığını düşünüyorlar. Halbuki Açe örneğinde gördüğüm kadar kadınlar erkeklerden daha fazla söz sahibi. Burada kadınların araba kullanmasının yasak olması ise tamamen efsane. Sokaktaki araba ve motorların çoğunu kadınlar sürüyor. Tuk tuklar hariç. Kısmen İran’daki sistem için de bunu söyleyebiliriz. Lora, ikinci kız kardeş, Jakarta’da İslam Ekonomisi okuyormuş. Böyle bir bölümde mi varmış diye tepki verdim. Sonra düşününce evet olması lazım. İslam sadece bir inanç sistemi değil bir toplum yasasıdır. Çoğu hususta tüm medeni kanunlardan daha başarılı çözümler sunmuştur.

Erkek kardeşin ismi Ekrem. Robotlara ilgi duyuyor. Boston Dynamics şirketinin robotlarından bahsettik. Hani şu köpek bedenine benzer robotlar üreten şirket (Hala hatırlamadıysan youtube’da “Boston Dynamics” diye arat).

Birlikte plajda kahvalti yaptik. Menümüzün ana yiyeceği yine pirinç. Uzun süredir Uzak Asya’da yaşadığım için artık yadırgamıyorum pirinçli kahvaltıları. Başta da yadırgamamak lazımdı ama neyse. Ha bir de çay vardı. O zaman kahvaltı tamam.

Tuhaf bir plajdı. Hikayesini bilmiyordum. Girip yüzeyim dedim. Vazgeçtim. Sonra fotoğraflarda gördüm bu Tsunami’nin en şiddetli yaşandığı plajmış. Hani şu meşhur fotoğraf; Herşey yıkılmış. Ortada bir cami sadece. Küçük hasarlar dışında dimdik ayakta;

Lampuuk Rahmetullah Camii

2004 yılında gerçekleşen tsunamiden sonra Türk Kızılayı bu camiyi restore ediyor. Yok olan şehrin yeri de yeşillendiriliyor. Artık etrafta yerleşim yeri olmadığı için cami sembolik olarak kalmış orada.

Endonezya’da bir Türk Köyü; Bitay
Lampuuk’tan sonra bir Türk Köyüne gittik. Evet bir Türk köyü. Endonezya’da. Evlerin girişinde Türk bayrağı var. Sokak isimleri Türkçe. Eski Osmanlı Açe ilişkilerinden kalma hatıralar. Osmanlı Açe’ye askeri ve ilmi yardımda bulunuyormuş. Gelen Osmanlı yerkilileri zamanla bu köye yerleşmişler. Bir de mezarlık var burada. Türk mezarlığı. Sevimli bir teyze ilgileniyor. Uzun uzun bizimle konuştu. Keşke Endonezce bilseydim. Osmanlı-Açe ilişkileri hakkında daha fazla araştırma yapmak isterseniz Fazilet Neşriyat’ın kapsamlı bir kitabı var.
Bu arada köye gitmek isterseniz Bitay köyü diye sormanız lazım. Şehir merkezinden 10 dakika sürüyor.

Gezdiğimiz öteki yerler;

Tsunami Müzesi
Şehir merkezinde.
Girişteki ses koridoru çok etkileyici. Biraz da ürkütücü. Tsunami esnasında kaydedilen insan sesleri, sular damlıyor.

Beyturrahman Camii
Burası Banda Açe’nin sembolü olan görkemli bir cami. Arap mimarisine sahip bu cami ilk bakışta çok heybetli gözükse de aşırı yağışlı mevsimler yaşayan Açe için ne kadar başarılıdır onda emin değilim.

Yürüyen Gemi
Yine tsunami esnasında sahildeki dev demir elektrik yapısı gemi gibi şehrin içine doğru akıyor. Buna tutuna çok kişi hayatta kalmayı başarıyor. Bu gemi de şu an müze şeklinde ziyarete açık.

Gün boyu gezdikten sonra 3 kardeşle beraber evlerine gittik. Çok alçakgönüllü ve mütevazi gözükmelerine rağmen evleri çok lükstü. İçeri girer girmez ezan okundu. Hep beraber namaza durduk. Babaları imam oldu, ben ve Ekrem ikinci saf, bayanlar 3. saf.
Hep evde namazlarını cemaatle kılıyorlarmış. Evde bir odalarını mescit yapmışlar. Mezhep olarak Şafii usulü üzerine yaşıyorlar. Akşam yemeği olarak Açe yemekleri hazırlamışlardı. Pazar günü evde büyük bir davet varmış. Evin annesinin arkadaşları toplanacakmış. 50 kişi falan. Onun için hazırlık yapılıyordu. Benle Ekrem ise Arjantin-Fransa maçını izledik. Kahretsin Arjantin yenildi.

Daha sevimli ve temiz bir yüzleri var Açelilerin. Medan daha karmaşıktı. Kadınlarının örtünme şekilleri daha samimi.

Gün bitti.

Yatayım. Ah. Odada Nanda’nın kitaplığı var. Onları da karıştırayım. Dini kitaplar. Romanlar. Diş hekimliği ile ilgili kitaplar. Bir de defter var. Bir teşekkür yazısı yazsam…

Tamam. Gün bitti.

Açe’de 2. Gün

Açe’deki ikinci günümde Endonezya’nın en batısına gidiyorum. Uç noktaya. Endonezya’ya bağlı son adalar. En büyüğü Sabang şehrinin de olduğu Weh adası.

Banda Açe’den her gün buraya vapur gidip geliyor.

İki türlü vapur var, express ve normal. Express 45 dakikada direkt Weh Adasına (Sabang) gidiyor. Normal vapur 2.5 saat sürüyor.
Bilet fiyatları;
Express Ferry: 80.000 Rp (5.5 Dolar)
Normal: 25.000 Rp (1.7 Dolar)

Adada motorsiklet kiralayabilirsiniz. Tavsiye ederim Yolları güzel. Virajlara girerken kornaya basarsınız. Motor kullanmaktan çekiniyorsanız sürücülü tuk tuk ayarlarsınız.

Fiyatlar:
Motor (günlük): 60.000 Rp (4.1 Dolar)
Sürücülü tuk tuk: 110.000 Rp (7.6 Dolar)

Bu fiyatlar pazarlıkla değişebilir tabi.

Berrak ve sakin plajları var. Tayland ve Malezya’nın adaları kadar berrak bir suya sahip. Ama fazla turistik olmadığı daha güzel.

Burada uygun fiyata dalış da yapabilirsiniz.

Sabang’a sabah gidip akşam tekrar Banda Açe’ye döndüm. Açe’nin ünlü yemeği baksu yedim. Korelilerin odeng denen yiyeceğini andırıyordu. Bir de Açe kahvesi var. Ondan da deneyip otobüs terminaline gittim.
Tekrar Medan’a dönüyorum. Sumatra’nın bir başka şehri. 13 saatlik bir otobüs yolculuğu olacak. Geçen aynı yoldan gelirken çok üşümüştüm. Bazı ülkelerde otobüs klimalarını çok abartıyorlar. Bu sefer tedbirliyim. Çorap giydim. Kafama şapka aldim. Ve hirkam var.

Açe yazısını bitirmeden şuraya bir not düşeyim. Şunları araştıracağım.

  • Açe’de tarih boyu etnik ve dini bağlar; Tamil, Hinduism, İslam, Türk, Arap, Kürtler ve Nakşibendiliğin Açe’ye gelişi, Pers… (ilgili wikipedia başlığına bak). Bu soyların günümüzdeki devamı.
  • Vietnam’da Müslüman Çam devletinin yıkılışı Çam halkının Açe’ye göçü.

-Açe’nin yönetim sistemi.

…..

Son…

Bir sonraki yazıda Medan ve Toba’da olacağım.


Omer Dogan

Seyahatya.com sitesi yazarı. Şu an Güney Kore'de yaşıyor.

1 yorum

Falcon · 17 Aralık 2023 03:21 tarihinde

Delikanlı Mübarek Şeriat nasıl Açe’de hiç değinmemişsin..

Cevapla