Bundan tam 73.000 yıl önce gezegenimizde çok büyük bir patlama meydana geliyor. Bir yanardağ patlaması. Bu patlamayla 1000 kilometreküp kül ve taş parçası atmosfere yayılıyor. Bu sebeple yeryüzündeki canlıların büyük bir kısmı yok oluyor. İklimler değişiyor. O denli büyük bir olay.
Tarihte “Toba Faciası” deniliyor buna.
İşte bu gezimizde Endonezya’nın Sumatra Adasında, Toba patlamasının olduğu bölgeye gittik.

Bu bölge halen aktif yanardağların bulunduğu bir yer. Buradaki Sinabung isimli dağ Şubat 2018 tarihinde etkili bir patlamayla yine dünya gündemindeydi (burada).

Burada aynı isimleö Toba Gölü diye bir yer var. Dünyanın en büyük volkanik gölü. Bir doğa harikası. Son zamanlarda talihsiz bir gemi kazası meydana geldi burada. Benim gezimden sadece bir hafta önce bir yolcu gemisi battı Toba Gölünde. 200’den fazla insan (!) gölün derinliklerinde boğuldu. Ve çoğunun cesetleri dahi çıkarılamadı. Kaza anını gösteren şu 2 video bir kıyamet sahnesi gibi; birincisi, ikincisi.

Burası doğal güzelliklerinin yanında ayrıca Endonezya’nın en ilginç kültürel çeşitliliğine de sahip. Batak diye isimlendirilen yerli kabileler var. Endonezceden farklı dilleri var. Yıllar önce bu yöreye ait hüzünlü bir ağıt dinlemiştim o dillerden birinde. Bu gezimin sebeplerinden birisi de o ağıdın peşinden gitmek.
Bir de ilginç bir din yapısı var Batak kabilelerinin. Hristiyanlıkla kendi yerel dinlerini harmanlamışlar. Hristiyanlığın Toba Batak bölgesine geliş hikayesi de ilgi çekici. Şöyleki tüm Endonezya’yı sömürge haline getirmek isteyen Hollanda, Batak kabilelerinin olduğu bölgeye giremeyip çok kayıp veriyormuş. Buna çözüm olarak Avrupa’dan misyonerleri buraya davet etmiş. Batak kabilerlerini irşada giden ilk Hristiyan misyonerler yerlilerce öldürülüp yemek haline getiriliyor. Ancak sonraki zamanlarda Hristiyanlık bu bölgede yayılmaya başlıyor. Şu anda Toba Batak kabilelerinin çoğunluğu Hristiyan. Oradayken Couchsurfing’den tanıştığım Hristiyan Batak bir aileye misafir oldum. Uzun uzadıya Batak kabilelerinden bahsettik. Tarihlerinden ve dillerinden.

Günlüğüm

Medan Şehri

Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’dan Medan’a uçtum. Içakla sadece 1 saatlik bir mesafe. Bilet fiyatı da çift yön 50~60 $ gibi bir rakam.
Medan Endonezya’nın en büyük 4. şehri. Sumatra Adasında ise en büyük şehir. Çok abartılacak güzellikte bir kent değil. Ancak Sumatra’nın öteki görülmeye değer yerlerine ulaşmak için iyi bir konumda. Ayrıca bu şehirde yakın bir tanıdığım da olduğu için gezimde bu şehri merkez seçtim.Önce ağır eşyaları Medan’da bırakıp 2 günlüğüne Açe’ye gidip geldim. (Açe günlüğümün detayları burada).
Açe’den sonra 1 gün hem dinlenip hem de Medan şehir merkezinde ne var ne yok diye çıktım.

Farklı lezzetler arıyorsanız Medan güzel sokak yemeklerine sahip. Şehirde bir miktar Çinli de yaşıyor. Şehrin en zenginleriymiş. Çin yemekleri de deneyebilirsiniz. Eğer Endonezya yemeklerinden bıkkınlık gelirse şehirdeki lüks AVMlerde batı tarzı restoranlara gidebilirsiniz.
Medan’da çok sayıda Pizza Hut şubesi var.
Eğer hamur krizine girerseniz şöyle yapın
Google Haritalar’dan en yakın Pizza Hut şubesini bulun, Gojek’ten (Endonezya’nın Uber tarzı araç çağırma uygulaması) oraya araba veya motor çağırın. Kırsal bölgede 3 gün ekmeksiz kaldıktan sonra Medan’a geri gelince ilk olarak öyle yapmıştım. Ekmek Krizi diye bir şey var galiba. Ne kadar yabancı yemekleri sevsem de ekmeksiz olmuyor.

Medan’da Görülecek Birkaç Yer;

Maymun Sarayı; şehrin en ünlü tarihi yapısı.
İçerde geleneksel Endonezya kıyafetleri deneyebilirsiniz.

Raya Mescidi; Maymun Sarayına 100 metre uzaklıktadır. Namaz vakti gidip namaz için geldiğinizi söylerseniz bilet almak zorunda kalmazsınız. Her yere bilet koymanın mantığını da anlayamıyorum.

Medan’dan sonraki rotam;

Yanınıza ceket veya hırka almayı unutmayın. Biraz yükseğe çıkacağız.

Daha önce Kuzey Sumatra gezi rotamı burada paylaşmıştım. Şu şekilde olacaktı;

Rota ufak bir değişiklik haricinde aynı şekilde uygulandı. Sadece gölün ortasındaki adaya Parapat’tan gitmek yerine üst tarafından minibüsle köprüden ulaştım. Bir de daha önce motorla Sumatra’yı gezme fikrinden de vazgeçtim. Yollar çok kötü. Endonezyalı şoförler çılgın. Yerel ulaşım yollarını kullanacağız. Medan’da Dairi Transport denen ufak terminalden minibüse biniyoruz. Bilet 40.000 rupiah.
İlk durağımız Berastagi şehri. Medan Berastagi arasi haritada çok kısa gözükmesine rağmen Endonezya’nın kötü yolları sebebiyle 3.5 saat sürdü.
Daha önce bahsettiğim Batak kabilesinden aileye bu şehirde misafir oldum.

Berastagi’de neler gördüm;

1.Pesar Buah
Berastagi’nin meyveleri meşhur. Burada meyve pazarına gitmeyi unutmayın. Pesar Buah diyorlar meyve pazarına. Şehrin ortasında. Birbirinden lezzetli mango çeşidi bir arada. Ertesi gün Sibayak yanardağına çıkacaktım. Bu pazardan çantamı meyve ile doldurdum. Akşam misafir olacağım aileye de meyve hediye almıştım. Ama sonra ögrendim ki zaten ailenin de meyve bahçeleri varmış. Bozacıya boza hediye etmek gibi.

2.Gundaling Hill
Şehrin kenarında ufak bir tepe. Yukarda bahsettiğim meyve pazarının önünden minibüsle gidebilirsiniz. Veya yürüyebilirsiniz. Burası etraftaki düzlükleri ve yanardağları görebileceğiniz bir yer.
Berastagi’ye vardığımda ilk olarak bu tepeye çıktım.

Sonrasında şehre inip yol kenarında denk geldiğim balıkçıdan balık yedim. Bir seyyar balıkçı. Sırada bekleyen insanlar vardı. Meşhur olmalı. İyi tercih. Tadı çok güzeldi.

Akşam Batak aile ile birlikte çay içtik. Evet bizim bildiğimiz siyah çaydan. Couchsurfing’de yazıştığım kişi Cakarta’da öğrenciymiş. Ben şu an evde yokum ama ailem seni misafir eder dedi. Yabancıları ağırlamayı severler. Dayım İngilizce biliyor. Anlatacağı çok şey var dedi. Rahatsız etmek istemedim ama bir yandan da Batak kültürünü merak ettiğim için o gece o aileye misafir oldum. Dediği gibi oldu. Anne babası, nenesi, dedesi ve dayısı saatlerce konuştular. Dayısı konuşmaları İngilizceye çeviriyordu. İlginç gelenekleri var. Erkekler kaynanalarının yanında konuşmazlarmış. O an farkettim baba hiç konuşmamıştı. Batak, Karo ve Toba kabilelerinin kavgalarından falan bahsetti. Karoların Batak olmadığına vurgu yaptı. Halbuki Wikipedia’da Karo kabilesinin de bir Batak kabilesi olduğu yazılı. Muhtemelen “Zazalar Kürt değildir” söylemine benzer bir durum. Lokale indiğinde en yakın iki sosyal grup kavga halindedir. Herneyse.
Ertesi gün yanardağa çıkacaktım. Sabah erkenden kalktım. Beni dağın eteklerine kadar götürecek minibüse götürdüler.
Berastagi şehri bir uzun cadde. Burada üzerinde “Kama” yazan minibüse binerseniz Sibayak’a gidersiniz. Son durağa gitmeniz lazım.

3.Sibayak Dağı

Toba bölgesindeki en büyük 2 yanardağdan birisi. Ötekisi Sinabung. Sinabung’da geçenlerde patlama olduğu için çıkılmasına izin vermiyorlar.
Sibayak’a akşamdan gidip kamp kurabilirsiniz. Orada kamp kuran birçok yabancı ve yerli var. Ancak yanınızda yeteri miktarda içecek ve yiyecek götürmeyi unutmayın. En tepede hiçbir tesis yok.
Zirveye çıkmak 2 saat sürdü. Yalnız çıktım. Riskli bir davranıştı. Çok tenha patikalar var. Tropikal hayatın süprizleriyle karşılaşabilirdim. Ne varki şanslıydım. Sadece birkaç grup yerli turistle karşılaştım. 15 kişilik bir çocuk grubu sırayla benimle fotoğraf çektirdi. Beyaz batıyı temsil ediyordum galiba. Gülümse. 3,2,1 Çiz.
Dağdan fosur fosur gaz çıkıyor. Sülfür mü? Çok ağır bir kokusu var. Gece burada kalmak isteyenlerin bunu da hesaplaması lazım.
Buradan Sinabung Dağı da çok güzel gözüküyor. Muhtemelen bu iki dağ hakkında birçok yerel hikaye vardır. Toba’nın iki kızkardeşi.
Dağdan sonra kaplıcaya gittim. Dağın dibindeymiş. Eğer yürüyerek gitmek isterseniz google map: sibayak hot spring.
Kaplıcaların olduğu yerden de Berastagi şehrine direkt minibüs var.

4.Sipiso-piso Şelalesi

Berastagi şehrinden buraya 1 saatten fazla sürdü. Toba gölü kenarında bir şelale. Şelalenin kendisinden çok gölün bu noktadan manzarası çok güzel. Burada da kamp kurma noktaları var. Bence Sibayak Yanardağı yerine burası tercih edilebilir. Ama Endonezya’nın sıcak havasına aldanmayın Toba bölgesi geceleri bir hayli serin oluyor.

5.Toba Gölü ve Samosir Adası
Sonraki durağım Toba Gölünün üzerindeki Samosir Adası olacaktı. Sipiso Şelalesinden minibüse binince 3 saat falan sürer ve akşam üzeri varmış olurdum. Ne var ki yolda arabamız bozuldu. Yol üzerinde bir köyde kaldık. Uzun süre onu tamir etmekle uğraştılar. Tekrar yola çıkana kadar neredeyse gece yarısı olmuştu. Nereye gittiğimden de pek emin değildim. Minibüs köprüden adaya geçecekti. Tuktuk diye bir şehir varmış adada. Tuktuk turistik bir yermiş muhtemelen kalacak bir guesthouse bulurdum. Ama şarjım bitmeseydi keşke. Minibüste bir kız şarkı söylüyor. Endonezce değil. Yerel Batak dilinde galiba. Çok hüzünlü şarkılar. Ama dil biraz İspanyolcayı andırıyor. Adaya geçtik. Şoför birşeyler söyledi. Galiba vardık. Tuktuk’ta mıyız.?
Arabada Batakça şarkı söyleyen kız yardımcı oldu. Tuktuk adanın ta öteki tarafındaymış. Bu saatte oraya araba yokmuş. Sabah geçermişim. Burası neresi? Pangururan. 3 otel varmış bu kasabada. Şanslıymışım 3.sünde boş oda bulabildim.
Gece Toba Gölününün suları çok ürkütücü. Muhtemelen batan geminin etkisinde kaldım. 200 taze beden bu gölün derinliklerinde. Henüz bozulmamış olarak.

Sabah Samosir adasının bir ucundan ötekine minibüsle seyahat ettim. Yol boyu güzel manzara eşliğinde. Bir gölün üzerindeki bir adanın bu denli büyük olacağını tahmin etmemiştim. Tuktuk’a varmak 1 saat sürdü.

Bu arada Samosir adasinda bir dağ var. Batak halkının kutsal saydığı bir yermiş. Orayla ilgili yaradılış efsaneleri var.

Tuktuk turistik bir kasaba. Yürüyerek gezmek için biraz fazla büyük. Motor veya bisiklet kiralamak lazım.
Tuktuk’da gezdim. Yemek yedim. Sonra tekneyle Parapat’a geçtim. Eski bir tekne. Pek can güvenliğinin olmadığı bir araç. Boğulan 200 kişinin durumunu anlamak şimdi daha kolay.
İnsan canının kıymeti ülkeden ülkeye değişiyor. Güney Kore’de birkaç yıl önce batan bir gemi, dönemin cumhurbaşkanını hapse attıracak kadar önemli bir durumken Endonezya’da benzer bir facianın izleri daha birkaç hafta geçmesine rağmen unutulmuştu
Bizdeki Soma gibi.

6.Parapat
Toba Gölü kıyısında bir kasaba. Buradan Toba gölünü ve Samosir adasını izlemek çok güzel. Buradan Medan’a dönecektim. Geldiğim rotadan farklı bir şekilde Parapat’tan Medan’a döndüm.
Tıka basa dolu bir otobüs ile. Muhtemelen 80 kişi falan var. İşin tuhafı tıka basa dolu otobüste sigara içen insanlar var. Başta nostaljik bir duygu yaşadım. Eskiden Anadolu’da köy minibüslerinde sigara içenler olurdu. Onu hatırladım. Sonra bunun baya rahatsız edici bir şey olduğunu hissettim.

Endonezya’da sigara bağımlılığı ürkütücü bir seviyede.
Şehirde bilboardlarda ençok sigara reklamları var.
Bakkaliye tabelalarında coca cola yerine sigara markaları var.

Koskoca ülke sanki sigara mafyası tarafından yönetiliyor.

Toba rotamı tamamladıktan sonra Medan’da bir gece daha kalıp uçakla Kuala Lumpur’a geçtim.

Birkaç ekstra bilgi:

Internet çözümü; havaalaninda tele… (devamını unuttum) isimli hattan alırsınız. Giderken atarsınız. 115.000 Rupiah( 8 dolar)

Havalimanından şehir merkezine goturen sarı otobus. Bilet: 20.000 Rupiah.

Gojek ve Grab aplikasyonlarını indirmeyi unutmayın. Uber’in yerli versiyonları. Çok uygun ve çok kullanışlı.

Son.

Birkaç fotoğraf. :


Omer Dogan

Seyahatya.com sitesi yazarı. Şu an Güney Kore'de yaşıyor.

0 yorum

Cevapla