Bosna Hersek seyahatimdeki ikinci durağım Mostar şehri oldu. Hani şu köprüsüyle meşhur olan şehir. Osmanlı şehri, Müslüman şehri,  Hırvat şehri. Köprü şehir…  DSC_0160 (2)

Bir tren yolculuğu sonrasında ulaştım Mostar’a. Tuhaf bir yolculuktu. Bir yazımda bahsetmeye çalışmıştım (buradan bakabilirsin).B- Mostar

Mostar’da, 10 km uzaklıktaki Blagaj’a yaptığım bir günlük gezi de dahil, 4 gün kaldım. Mostar günlüğümden bahsetmeden önce Mostar’a gitmeden önce oraya dair daha önce neler bildiğimi anlatmalıyım.

Açıkça söylemek gerekirse bir köprü resmi ve savaş günlerine dair bir iki husustu sadece belleğimde olan. Kısaca: Küçük-tarihi Osmanlı kasabası Mostar. Ortasında masalsı bir köprü geçer

Ama ulaştığımda, tren garından dışarı çıkmaz bildiğimden öte çok daha farklı bir yerde olduğumu fark ettim.

Sağ sol tarafımda Yugoslavya döneminden kalma biraz tuhaf -bana göre bir hayli sevimli- bir toplu konut yapısı vardı.

Bu benim hayal ettiğim “Küçük, tarihi Osmanlı kasabası Mostar” imajına biraz ters bir giriş olmuş oldu. Ama hemen sonra daha tuhaf olan bir şey gözüme çarptı;

Devasa bir Haç. DSC_0045 (2)

Mostar şehrinin tepesine dikilmiş  bu haç öylesine büyük bir haç ki muhtemelen şehrin her tarafından gözüküyordur. Bu haç Mostar’dayken kafamı çokca kurcaladı. Hikayesini öğrendim. İnşa edildiğinde nasıl büyük bir kriz doğurduğunu anlattılar. Halen şehrin Müslümanlarının kalbine saplanmış bir hançer olarak görüldüğünden bahsedildi. Ve ben dayanamayıp o dağa çıktım onu yakından gördüm. Bir de tabiki Mostar şehrini tepeden izleme şansım oldu.

DSC_0369 (2)

Uzaktan gözüktüğü kadar bir ihtişama sahip değilmiş. Tahmin ettiğim gibi tek amacı ideolojik bir baskı unsuru oluşturulmak için konmuş bir şey.

Mostar şehrinin tepeden görüntüsüne gelince:

Müthiş.

DSC_0343 (2)

Benden başka orada bulunan bir kaç kişiyle beraber şehrin mahallelerini saydık.

Nehrin sağındaki mahallelerin tamamına yakını Mülüman mahalleleri. Sol taraftakiler ise nehre yakın yerler karışık nehirden uzaklaştıkça Hırvat yoğunluklu mahalleler.

Fotoğrafta önümde duran dağın yamacı ise mayınlı arazi.

Bu arada buraya nasıl çıktığımı da anlatayım. Dağa çıkacağımı söyledim. Haçlı dağa. Gitmememi tavsiye ettiler. Dağın etrafı büyük ölçüde mayınlıymış. En azından yalnız gitmemeliymişim.

Ama dinlemedim.

Eğer dağın tepesine giden bir yol varsa o yolu takip edip hiç sapmadan direkt dağın zirvesine çıkabilirdim. Çantamı hazırladım. İçecek suyumu aldım, yandaki Pekara’dan börek yaptırdım. Bu arada Pekara Balkanlarda her sokakta bulunabilen börekçi-fırınlara verilen isim.

Mostar şehrinden Haçlı dağa doğru yürüdüm. Bir süre sonra gittiğim doğrultuya giden bir taksi geldi. El kaldırdım, aldı. İletişimde sıkıntı yaşadık ama gittiğimiz yolun sadece Haçlı dağa gittiğini zannettiğim için önemsemedim. Her halükarda beni dağın zirvesine götürecekti. Ama yanılmışım. Yol dağın yamacından başka bir tarafa doğru gidiyormuş. Bunu fark ettiğimde bir hayli uzaklaşmıştık asıl gideceğim dağdan. İndim. Geri yoldan yürüdüm. Aşağı doğru inip yol ayrımını bulup asıl dağa çıkacaktım. O halde etrafın mayınlarla sarılı olduğunu düşünerek kilometrelerce yürüdükten sonra Haç bulunan dağın zirvesine çıktım.DSC_0341 (2)

Tabi bu arada yol boyunca yola doğru sarkan nar ağaçlarından da bahsetmeliyim. Bosna Hersek’in dağları yaban narı doluymuş. Doyasıya yedim.

Ogün öyle bir risk alıp yalnız başıma o mayınlı dağın zirvesine çıkmaya değdi mi.

Açıkça söyleyeyim müthiş bir duyguydu.

Hani özgürlüğe yaklaşılan anlar olur ya onun gibiydi.

Neyse orada anın tadını çıkarırken bir araba geldi. 3 Hırvat. Dağın zirvesine bana eşlik ettiler. Şehirden bahsettiler yukarda bahsettiğim gibi Mostar’ın etnik ve dini haritasını tarif ettiler. Sonra birlikte onların arabasıyla dağdan aşağı indik. Dağdan inmek çıkış kadar zor olmamıştı.

Mostar’ın bir kenar mahallesinde beni indirip gittiler. Teşekkürler Hırvat dostlar.

Orada bir Hristiyan mezarlığı gördüm. Evet mezalıklar da şehirlere dair çok şeyler söyler. Görmeliyim mezarlığı da.

Balkan mezarlıklarında din öğesi çok ön planda. Günlük hayatta İslami yönleri pek fazla dikkat çekmese de Boşnak mezarlıklarını gördüğünüzde bir mevlevi tekkesi bahçesine girmiş gibi oluyorsunuz. Mesela Müslüman mahallesinde karşılaştığım şu mezarlık:

DSC_0139 (2)Benim de mezarımda böyle fes olsun istiyorum. Ailemden birileri bunu okursa bir yere not etsin.

Bu arada Mostar’da çok ilginç bir mezarlığa da denk geldim. Müslüman ve Hristiyan mezarlarının yan yana olduğu bir mezarlık. Boşnak ve Hırvatların karışık yaşadığı bir mahalledeydi.

Acıdan Sembol Yaratmak

Mostar’da mezarlılardan başka olarak insanı hüzne boğan başka şeyler de var. DSC_0373 (2)

 

Savaş günlerinden kalma hiç dokunulmamış bir harap yapı. Tam olarak Mostar şehrinin ortasında duruyor. Dev bir anıt gibi. Savaşı bu denli iyi anlatan bir başka anıt olamaz. Eğer bir gün olur da Suriye’deki savaş da durursa muhakkak bunun gibi bir kaç harap yapıya dokunmasınlar. Olur da gelecek nesiller az da olsun acının resmini görür. DSC_0394 (2)Tüm bu delik deşik duvarlar, harabe yapıların söylediği tek bir şey var: 1993’ü unutma.
DSC_0328 (2)

Bir önceki yazımda da söyledim Balkanlarda acıyı, savaşı hatırlatan birçok şey var.

Şimdi tekrar başa dönelim. Size Mostar’ı gezdireyim.

Mostar’da Nerede Kaldım?

Mostar’da kaldığım süre zarfında bir medresede misafirdim. Bir Nakşibendi medresesinde. DSC_0122 (2)

Boşnak talebeleriyle bu medrese tarif edilemez bir güzellikteydi. O vakitten sonra zihnimdeki medrese kelimesinin karşılığı hep Mostar’daki o şirin medrese olacaktır.

Taş yapılar arasında gidilen şirin bir sokaktan gidilen bu medresenin pencereleri Mostar köprüsüne bakıyordu.

Geceleri Mostar köprüsünü izliyordum. Daha doğrusu köprünün iki ucunda yer alan kulelere bakıyordum. O kulelerin görüntüsü, esen rüzgar ve nehrin sesi tam bir Drakula sahnesi gibiydi.  DSC_0213 (2)

 

İşte böyle bir yerde geceleyip gündüzleri de Mostar şehrini geziyordum.

Mostar’da Nereleri Gezmeli?

Mostar’da gezilecek yerler yürüme mesafesindedir. İstediğiniz gibi gelişigüzel gezebilirsiniz. Ara sokaklara dalın. Camileri mezarlıkları, evleri, savaş izlerini görün. Nehre inin. Köprüyü izleyin. Şarkı söyleyin. Ağıt yakın.

Bu arada gezinizin tamamlanması için şunları bilerek gezin:

1.Koski Mehmet Paşa Cami

Koski Mehmet Paşa Camii’ne gidin. Mostar şehrinin sembollerinden birisidir. Hem içi hem dışı çok hoş bir estetiğe sahip. İçerisinde bir çok dini motif var. Ancak bugün bir cami olarak değil Ayasafyo gibi bir müze olarak kullanılıyor. Giriş ücretli miydi o kısmında emin değilim. Çünkü Türkiyeli olduğumu öğrenen kapıdaki görevli bir ihtiram ile buyur etmişti. Sonra normal turistlerin girmesi yasak olan bir yerden Mostar köprüsünün fotoğrafını çekmeme müsaade etmişti. En güzel köprü fotoğrafı buradan çekilir.

Bunlar hep özel hissettiren şeyler. 

Koski Mehmet Cami Mostar Köprüsünden şöyle gözükür:

DSC_0092 (2)

2. Karagöz Bey Cami

Mostar’ın bir diğer önemli yapısı da Karagöz Bey Camisidir.

Bir Mimar Sinan eseridir. Balkanlardaki ilk camiilerdendir. Çatısında yine ustanın mahareti fark ediliyor. 1992’deki savaşta büyük bir tahribata uğrasa da daha sonra tekrardan eski haline tebdil edilmiş.

3. Mostar Köprüsü

Mostar şehrinin sembolü olan bu köprü bu ünvanı layıkıyla hak ediyor. Bir nevi Bosna Hersek’in, hatta Balkanların sembolüdür. En azından Osmanlı Balkanı için bunu açıkça söyleyebiliriz. Hristiyan dünyası ile İslam arasında bir köprüdür. Bu denli büyük bir yükün altındadır.

Mostar Köprüsü Osmanlı döneminde Mimar Hayreddin tarafından yapılmıştır. 9 yıllık bir çalışma sonucunda 1566 yılında tamamlanmıştır. Yapıldığı ilk günden itibaren birçok efsaneye konu olmuştur ve tarihteki önemini de korumuştur.

1993 yılında meşhur bombardımanda yıkılmıştır. Sonraki 10 yılda uzun bir dönemde tekrardan eski haline uygun şekilde inşa edilmiştir. Bugün köprünün yanındaki müzede savaş yıllarında çekilmiş fotoğraflarına baktığınızda insanın içine bir tuhaf titreme gelir.

Gündüzleri köprüden nehre atlayan bir çok insan oluyor.

Bir de 3 saat boyunca bu köprünün resmini çizen bu Brezilyalı sanatçı gibi insanlar var. DSC_0082 (2)3 saat boyunca orada sabırla eserine odaklandı. Takdir edilesi. Bu arada bir önceki durağı ise İstanbul’muş. Süleymaniye’nin önünde de böyle 3 saat durup çizmiş. Yaşasın sanatçılar. Dünya size minnettar.

4. Mostar Çarşısı 

Mostar köprüsüne gittiğinizde tarihi çarşıyı da görmüş olacaksınız. Büyük olamasa da güzel bir narinliği var.

Kameramdan arta kalan bir kaç fotoğraf:

-Son-

Bir sonraki yazım Mostar’ın graffitileri hakkında olacak.

Bosna Hersek hakkında konuşmaya devam edeceğiz. Takipte olun.

Diğer Bosna Hersek Gezi Notlarım için:

Bosna Hersek Gezi Rehberi

 

 


Omer Dogan

Seyahatya.com sitesi yazarı. Şu an Güney Kore'de yaşıyor.

5 yorum

strangertoworld · 23 Haziran 2015 10:51 tarihinde

mümkün olabilecek en etkileyici seyahat konseptlerinden biri olur sanırım. seyahat etmek ve günlüğünü tutmak sizden, keyifle okumak da bizden öyleyse 🙂
Halepli şair şiirlerini söylemeye devam etmeli, inşallah eder. Ama dediğiniz gibi Kobanê konusunda umutlanmak pek mümkün olmuyor onlar sayesinde.

strangertoworld · 20 Haziran 2015 19:16 tarihinde

Savaşın izlerini taşıyan yapılar deyince ilk akla gelenlerden biri de Lübnan iç savaşında militanlar tarafından kullanılan Holiday Inn Oteli’dir herhalde (http://www.theguardian.com/cities/2015/may/01/beirut-holiday-inn-civil-war-history-cities-50-buildings)
Okuyunca aklıma ilk bu geldi. Acının izlerini diri tutmak için iyi bir yöntem gerçekten.

    Omer Dogan · 20 Haziran 2015 20:06 tarihinde

    Lübnan örneği de çok etkileyici olmuş. Galiba en güzel savaş müzesi bu şekilde olur. Bir çeşit açık hava müzesi. Benzer örnekler başka nerede bulunabilir acaba?
    Güney Amerika veya İspanya gibi iç savaş yaşamış yerlerde de böyle kalıntılar var mıdır. Kore savaş sonrası değişimi çok hızlı yaşadığı için pek iz bırakmamış. Savaşa dair şeyler hep dört duvar arasında yapma müzelerde ve filmlerde konuşuluyor.

      strangertoworld · 20 Haziran 2015 20:50 tarihinde

      Saraybosna’da ve Almanya’nın bazı şehirlerinde bu gibi örnekler var diye biliyorum. Ama savaş geçmişi son derece kabarık olmasına rağmen Ortadoğu’da bu bilinç fazla gelişmemiş anladığım kadarıyla. Bu arada, Kobanê’nin de açık hava müzesi haline getirilmesi düşünülüyor bunu da not düşelim

        Omer Dogan · 21 Haziran 2015 17:49 tarihinde

        Bilgilendirme icin tesekkurler. Anlasilan yeni bir seyahat konseptimiz oldu. Bir kez de savas izlerini irdelemek icin yola koyulmaliyiz. Mesela 2. Dunya savasindan kalan izleri bulmak uzere Almanya ve Polonya… Vietnam savasina da bakabiliriz…. Veya Kobane’deki yanginin sonmesini bekleyip oraya gitmeliyiz.
        Bu arada dilerim dediginiz gibi olur, Kobane ders verici bir muzeye donusur. Ama yapamazlar galiba. Her tarafini Apo putlariyla doldururlar, tum etkileyiciligi kaybolur.
        Yine guzel seyler dileyelim. Savas bitsin, Halep’te duvara not dusen sair siirlerini soylemeye devam etsin.

strangertoworld için bir cevap yazınCevabı iptal et